kasabadan atlatmak için behemehal bir çare bulmalıyız.
Doktorun söz ve sesindeki enerji Halil Hilmi efendinin de gözlerini parlattı:
— Peki, ne yapabiliriz?
— İşte onu bulup çıkaramıyorum henüz. Tamamile iyi olduğunuza dair bir rapor versem. Öyle ya hükümet doktoru sıfatile ben bunu söyledikten sonra...
Halil Hilmi efendi doktoru kendi tarafında hissetmekten büyük bir kuvvet duyuyordu. İdare hayatında doktor çok e-hemmiyetli şeydi. İki kelimesi dipdiri bir insanı tekaüt ve hacir ettirir, darağacma çıkarır yahut da darağacmdan indirirdi.
— Teşekkür ederim aziz doktorum, çok teşekkür ederim bana gösterdiğiniz kardeşliğe... Fakat zannederim ki, geç kal¬ 69
d:k. Hattâ muhatap olabileceğim bazı suallere karşı sizden bunun aksini ricaya mecbur olacağım. İş bildiğiniz gibi değil, yaman esiyor. Ne çare artık bir zaman akıntıya göre dümen kullanacağız.
— Vallahi bir menfaat için değil, zatıâlinizi severim. Canla, başla çalışacağım.
İki ihtiyar ağlamamak için burunlarını sıkarak biribirlerini öptüler.
Bu, bir nevi ittifaktı ve yarından tezi yok, doktor paçaları sıvıyarak kasabada bir Halilı Hfilmi Efendiciler partisi m-eyd'ana getirecekti. Ahali arasında kaymakamı tutanlar çoktu. İcabında sancak merkezine, vilâyet merkezine, hattâ îstanbula heyetler gönderilerek mutasarrıfın oyununa mâni olunacaktı. Garip bir surette canlanmış olan doktor bu işte yardımlarından fayda umduğu kimselerin listesini yapıyor, hattâ komiteci kabiliyetini inkâr etmediği Ohanesle bile barışmıya ve beraber çalışmıya razı oluyordu.
XVII. Yeni idare
Ertesi günden itibaren hükümet konağında garip bir idare kuruldu.
Halil Hilmi efendi ilk önce tası tarağı toplıyarak henüz tamiri bitmemiş olan evinin bir odasına çekilmeyi düşünmüştü. Çekiç ve keser gürültülerine rağmen orada başı daha dinç o-lacaktı. Fakat burada kalarak Eşrefle aşağıdan güreşmenin de faydaları inkâr edilemezdi. İnsanın işi ve itibarı yolunda olduğu müddetçe izzeti nefis güzel bir şeydi. Fakat zavallı Halil Hilmi efendinin bugünkü haline düştü mü- onun mânası kalmazdı.
Asıl makam odası yine yukarıdaki eski yerinde kurulmuştu. Tavanda artık dökülecek bir şey kalmadığı için sofa emin ve temizdi. Oda eskisinden de daha derli toplu bir hal almıştı. Eşref öğleden sonra kısa bir zaman buraya uğruyor, bir müddet de aşağıda Halil Hilmi efendinin yanında kalıyordu. da- L bu- I iöre, I
Kaymakam bu oğlan hakkında hâlâ hükmünü verememişti: Kendisine bir hürmet göstermesine, her meselede akıl danışmasına ve hele durmadan Sarıpmardan şikâyet ederek radan kurtuluş emrini dört gözle beklediğini söylemesine g zeki ve iyi çocuktu. Fakat arasıra hakikî bir ev sahibi tavrile memurlara sert emirler vermesine ve Halil Hümi efendinin ancak günlerce, haftalarca düşündükten sonra bir karara bağ- iıyabildiği bazı işleri bir çırpıda çıkarmasına göre de yaman bir hergele! Memurlara gelince, onlar şimdilik tam mânasile mavi boncuk oyunu oynuyorlardı.
Halil Hilmi efendi ile yalnız bulundukları müddetçe hakikî âmir onu, tanıdıklarını gösteren tavırlarla kaymakam vekilini hafiften tenkit ediyorlardı. Fakat hainlerin Eşrefle yalnız kaldıkları zaman da yine öyle yaptıklarını gösteren alâmetler Halil • Hilmi efendinin gözünden kaçmıyordu. Bununla beraber o yalnız Hurşidin kaymakam vekiline yakınlık göstermesine dayanamıyor, yalnız onu ortaklı kadınların ortaklarını kıskanmalarına benzer bir titizlikle rakibinden kıskanıyordu.
Eşrefi kuşkullandırmamak için resmî masayı ve koltuğu kaldırtmış, yatağını bir köşeye çekerek, döküntü eşyayı orta. dan kaldırarak kendisine bir misafir vaziyeti vermişti.
Mutsarrıfa yazdığı telgrafa cevap gelmiyeceğine yüzde yüz emindi. Bununla beraber gözleri daima telgrafçıyı bekliyor, geceleri bir kaç kere zil sesile uyanıyor ve başını yastığından kaldırarak telgrafçının tekrar kapıyı çalmasını bekliyordu.
Öteki meseleyi tamamile doktor Arif beye bırakmıştı. Doktor, şimdi bir gizli komite reisi vaziyetinde idi ve bu oyun kendisini eğlendirdiği için âdeta birkaç yaş gençleşmiş görünüyordu. Gözüne kestirdiği kimseleri birer birer arayıp buluyor ve her akşam ortalık kararınca kaymakama rapor yermiye geliyordu.
Halil Hilmi Efendi, doktorun işi şiddetle benimsediğini gör. düğü için «bırak doktor; ne ehemmiyeti: var; üzme o kadar tatlı canını; değmez; iş olacağına varır» gibi filozofça lâkırdılarla kendini ağıra çeker görünüyor; yalnız Arif Beyi bezgin yahu' yanlış yola sapmış gördüğü zaman harekete geliyordu...
XVIII. Sarıpmar panayırı
Zelzele unutulmuştu. Yardım heyetinin çadırlar, sandıklar vesairesi belediye karşısında Zincirli Hanın avlusunda açılmamış duruyordu.
Âza arasında kekeme reisten başka iki doktor, iki cerrah, üç idareci, bir düzüneden fazla sıhhiye memuru, hastane hademesi vesaire vardı. Hattâ Sarıpınarda evli bir kızı ve torunları olan bir tabur imamı bile kendini heyete sokturmanın yolunu bulmuştu.
Heyetin halka yapacağı yardım bulunmadığı için şimdilik halk heyete yardım ediyor ve muhterem misafirleri ağırlamak için elden gelen yapılıyordu. Belediye reisi Reşit Bey, kasabanın en mamur evi olan evinin kapılarını - derebeyi atalarının ruhunu şadedecek bir cömertlikle - ardına kadar açmıştı. Ziyafetlerin ardı arası kesilmiyordu. Ondan geri kalmak istemiyen öteki «şraf ve belediye reis namzetleri de misafirlerin bulundu-, ğu